Onlar, “Toplum Düşmanları”. Bundan da gurur duyuyor, daha çok insanı aralarına katmak için çalışıyorlar. Her yerdeler, İstanbul, İzmir, Ankara... Yoksulluk ve yoksunluğun giderek derinleşmesini izleyen, siyasi cinayetlerin hâlâ suçlularının yargılanmadığını, hâlâ sokak ortasında insanları sırtından vurmanın mümkün olduğu bir topluma “düşman” olmamak mümkün mü? Yine de şiddet çığırtkanlığı yaptığımızı sanmayın, bu bir dönüşüm için başlatılmaya çalışılan tartışmanın ilk adımı aslında. Bu adımı atanlarsa, toplumla ve sistemle derdi olan sanatçılar, sanat kolektifleri. Bir süredir bu kavram üzerine kafa yoruyorlardı, şimdi düşündüklerini KargArt’ta açılan bir sergi, yakında çıkarılacak bir fanzin, oluşturulmuş bir blogla anlatıyorlar. Bir süredir duvarlarda yazılan “Toplum Düşmanı Ol”, “Durma Harekete Geç” sticker’ları, yazılamaları da bu etkinliğin parçası. Proje koordinatörü Rafet Arslan anlatıyor...
- Nereden çıktı “Toplum Düşmanı” üzerine bir çalışma yapma fikri?
- Geçen sene KargArt’da “Müstehcen” sergisini yapmıştık. Onun üzerine bir üçleme mi yapsak diye konuştuk, yazın tartışmalara başladık. Çağırdığımız bir sürü insan bir şeylere muhalefet ediyordu ancak tartışılan kavramlar hep güncel politika ya da olaylarla ilgiliydi. Kendi adıma artık bunlardan herhangi bir yere gidebileceğimize inanmıyorum. Bugün yaşadığımız, herkesin şikâyetçi olduğu anlayış, toplum bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmadığı için var. O noktada, daha farklı bir algı biçimini tartışmaya açmak için “toplum düşmanı” kavramını ortaya attım.
“Toplum Düşmanı” olumlayarak kullanıldığımız bir kavram değildir, aksine içinde hep acı, şiddet barındırır. Ancak siz bu kavramı olumluyor hatta bir öneri olarak kullanıyorsunuz...
- Sıradan algıyla bakarsak “Toplum Düşmanı” olmak kötü bir şey, ancak bizim bulunduğumuz yerden tam tersi. Biz insanları “Toplum Düşmanı” olmaları için kışkırtmaya çalışıyoruz. Öncelikle toplumun dışında olmaya, ardından ona karşı olmaya, mümkünse ona karşı düşmanca pratikler geliştirmeye tahrik etmeye çalışıyoruz.
Ne gerekiyor “Toplum Düşmanı” olabilmek için?
- Son 30 yılda uzlaşma, konsensus kavramları küresel kültürün-hayat tarzının temel değerleri haline geldi. Çatışma yerine müzakereyi temel alan bu kültür geliştikçe, insan var oluşunun uysallık eğilimi artıyor. Gündelik hayatın sunduğu her seçenek, sistem içi rol modelleri arasından “özgürce” seçim yapmak üzerine kurulu. Oysa insanoğlu verili düzenekler içinde seçim yaptıkça köleliliği daha da artıyor. Dünya ile, uygarlık ile, insan ile kökten hesaplaşmayı, yalnız kalmayı göze almayan her üretim ya da varoluş, sistemi güçlendirmekten başka işe yaramayacak. Bu yüzden kötümserliğimizi örgütlemek zorundayız. Gündelik hayatı ele geçiren şiddet karşısında, şiddetli olmalıyız.
- Sadece iktidarla değil, muhalefetle de derdiniz var...
- Toplum düşmanı iktidara olduğu kadar bir rol modeline dönen muhalifliğe de karşı. İhtiyacımız toplumun taşıdığı her türlü hastalığa karşı, total bir reddiye. Yeni var oluşları, durumları, mutasyonları büyütmek için... Matrix filmini hatırlayalım. Orada “Zion Paradoksu” dediğim bir hikâye var. Bir grup asi, kozaların içinde uyutulan insanları uyandırmak, ayağa kaldırmak için Zion’da mücadele ediyor. Ancak ikinci Matrix filminde sistemin yaratıcısı mühendis, “42 kere Matrix yaptık, 42 kere de Zion koyduk, çünkü o bizim hesapladığımız hata payıydı” diyor. Yani iktidarın konumuyla bir muhalefet oluşturuluyor. Bu anlamda iktidarın yalan olduğunu düşünüyorsak, o muhalefetin de yalan olduğunu söylemeye cesaret etmeliyiz.
- Geriye ne kalıyor, gerçek ne o zaman?
- Gerçeğe dair söz söylemek için önce toplum dediğimiz bütünden ayrılarak kendimizin ne olduğu sorusuna yanıt vermeliyiz. Bir sürü sahte gerçeklikle terörize edilmiş durumdayız, kişinin önce kendi gerçekliğini idrak etmesi, kendi tutkularını, varlık amacını sorgulaması gerekiyor. Radikal öznelliğine sahip çıkarak, ruhunu kurtarmaya başlamış bireyler üzerinden yeni bir kolektiflik gerçekleştirmek, mümkün olabilecek tek direniş stratejisi gibi. Bir sürü toplumsal hareket var, artık bunlar o kadar belli ritüellerin tekrarına dönüştü ki, kimseyi baştan çıkarmıyor. O uyandırmayı istedikleri kitlede en ufacık bir tahrik bile yaratamıyor.
Peki bütün sorgulama sizi nasıl bir sergiye götürdü?
- Toplum düşmanı adına kalkıp estetiği yüceltici, klasik sanat mantığıyla bir iş yapmak zaten kavramın kendisine saygısızlık olurdu. Videodan enstalasyona, pentürden kolajlara kadar farklı yollarla kendini ifade eden 25 sanatçının işleri var... Elif Yıldız’ın “Pasif faşistler aramızda” işi devlet faşizminin yanı sıra, toplumun sahip olduğu ağır faşizmi göstermek açısından iyi bir çalışma mesela. İç Mihrak Grubu, toplum düşmanlarının portresinden 20 kitap ayracı üretti. Şenol Erdoğan, dünyanın ilk terörist eylem grubu kabul edilen Alamut Kalesi’ndeki Hasan El Sabbah’ın çok az bilinen önemli bir metnini, yine çok bilinen bir toplum düşmanının William Burroughs’un sesinden dinleyeceğimiz bir çalışmayla katılıyor sergiye.
25 Şubat 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder